Bazen kitapçıda dolaşırken bir kitap çıkar karşıma ve onu okumamı söyler, sanki tanışmak için yollarımız kesişmiş gibi. Bu kitap da ismiyle beni bir anda duraklattı, şaşırdım, sanki kitabın adı bana edilen bir hakaretmiş gibi kıpırdayamadım önce. Kitabın ismiyle kimlerin kastedildiğini anlamamsa uzun sürmedi. Kılıç Artıkları: Türkiye’nin gizli ve Müslümanlaşmış Ermenileri.
Kılıç Artıkları bir soykırım kitabı değil. Aksine şu anda yaşamakta olan ve kimlik arayışı içindeki insanları anlatıyor. Bir roman da değil, bir araştırma. Günümüzde Türkiye’de yaşayan ve çevrelerinin Ermeni olarak bilmediği Ermenileri, geçmişleri ve bugünleriyle kendi ağızlarından sunuyor bu kitap.
Hrant Dink suikasti Türkiye’nin gizli Ermenilerine ne olduğu sorusunu gündeme getirdiğinde araştırmacılar Laurence Ritter ve Max Sivaslian Anadolu’ya gidip bu kayıp insanları bulmaya karar vermiş. Zorlanmışlar önce ama görmüşler ki bu insanlar görünmez bağlarla hala birbirlerine bağlı ve birini bulunca diğerleri çorap söküğü gibi ortaya çıkıyor. Ancak onlarla iletişim kurmaları sandıkları kadar kolay olmamış. Kimi Ritter ve Sivaslian’ı uzak akrabaları gibi karşılar ve araştırmaya katkıda bulunmaktan gurur duyarken kimileri de onlardan kaçmış, kitapta asla isimlerinin geçmemesini ve köklerinden çoktan koptuklarını, artık ‘Türk’ olarak bilindiklerini söylemiş. Öyle ya da böyle bir araştırmadan yutarcasına okunan müthiş öyküler ortaya çıkmış.
Biraz bilgilenmek için de okunabilir belki ama gerçekler tokat gibi inince ben şahsen sarsıldım, utandım, çaresiz hissettim. Bir yandan çok değerli bir medeniyetin yok olma tehlikesini düşünüp karamsarlaştım, bir yandan da geriye tahmin edilenden çok kişinin kaldığını düşünüp umutlandım.
Ben bile bir Ermeni olmamama rağmen hayatımda “Ermeni gibisin be!” denerek hakarete uğradığımı biliyorum ve bugün hala bunun böyle oluşuna tahammül edemiyorum. Kitapta bununla ilgili bir diyalog var. Okulda arkadaşının hakaret etmek için “Ermeni” diye bağırdığı çocuk ağlayarak eve gider ve bunu dedesine anlatır. Dedesi de şöyle der “Bir dahaki sefere sen de ona ‘Müslüman!’ diye bağır.”
“ Kılıç artıkları, arsılmaya başlayan suskunluk duvarında bir gedik daha açıyor.”